29 Ocak 2015 Perşembe

Mimari Üzerine


Bir çaylağın mimariye bakışını tanımlama denemesi mi desek ki şuan yazdıklarıma? Tanımlardan çok sorulardan ibaret bir çalışma olacak gibi sanki, daha katılımcı, daha düşünsel belki..

''Mimari, binaları ve diğer fiziki yapıları tasarlama ve kurma sanatı ve bilimidir.''


Ne kadar da sıkıcı tanımlar, ruhsuzlar..Alıntı yaparak başlarsak eğer, her mimarlık öğrencisinin bir şekilde bir yerlerden aşina olabileceği bir ifade 'mimarın görevi dünyayı korumak ve yaşadığı çevreyi güzelleştirmektir', hayır, tüm insanların görevidir ki bu; yarar sağlamak, güzelleştirmek, iyi olmak, korumak, kollamak, yapmak...


Mimarlar ne yapar peki? Yapıları yapmaya çalışırlar. Yapı olmadan önce sadece çizgiden ibarettirler o tasarımlar. Çift çizgi bir duvardır, pardon duvar olacaktır, ve biz ruhumuzdan vereceğizdir o çizgilere, kimlik katmak için o yapılara; çünkü neden? Yapılar şehirleri oluşturur; her şehrin yansıttığı kimlikleri vardır ve şehirler dünyanın yaşayan merkezleridir; el değmemiş doğadan farklıdırlar, insandan iz taşırlar; bir dini, bir düşünceyi yansıtırlar, yaşatırlar; tarih de okunur şehirlerden, toplumlar da. Her toplum, her medeniyet, her zihniyet iz bırakır yaşadığı çevreye; ve nefes alır şehir o ruhlarla.. Çünkü insanlar olmadan şehirler var olamaz; yapılar var olmadan da şehirler. Zihniyetler yoksa, bir medeniyet yoksa, bir disiplin yoksa eğer, kimlik de yoktur, olmayacaktır, olamayacaktır. Şehrin kimliği toplumu tanımlar, toplumlar da şehirleri.. Bu kısır döngü bitmez, sürer gider... Pardon biter, bitebilir; zihinler donarsa hani, donup kalır da çevresine ışık vermeyi bırakırlarsa, derinlikten uzaklaşır ve çekilirlerse kıyılarına düşünen beyinler, ve yok olursa nitelikli dediğimiz insanlar topluluğu, şehirler de erimeye başlamaz mı ki o zaman? Aldığımız kadarını veremiyor isek eğer vefa gösterememiş olmaz mıyız? Asıl bu sorular sürer gider.. Gider gitmesine de, peşine giden olmazsa yaşatılan tarihler yok oluverir.


Çevre= tabiat (bize sunulan) + yapılar(bizim sunduğumuz)


'Şehirler insanların toplumsal hayatına şekil verir, sosyal mesafeleri belirler. Şehirler insanları bir araya getirir.' T. Cansever


Çevremiz bizi ve biz de çevremizi etkiliyorsak eğer, bu ne demek?
Her şey insanla başlıyor demek, insanla anlam kazanıyor cansız varlıklar, yada kaybediyorlar değerlerini. İnsanla ilişkisi olmayan, olamayan bir tanım yapmak mümkün değil o zaman hiçbir şey için; biz varsak onlar da var, biz yoksak onlar da yok. Zihin dünyamızı yaşadığımız dünyaya yansıtan bizlerin düşündükleri kadarını inşa edebiliyorsak eğer, ne çok bilmemiz gerekiyormuş yaşayan, yaşatan bir çevre oluşturabilmek için. Derinlere inmek gerek, daha derinlere.. Bir düşünce insanları bir araya getirebilir çünkü, yine başka bir düşünce o insanları ayrıştırabilir. Bir düşünceyi yansıtan çevre toplumları barıştırırken, bir diğeri ayrıştırabilir. İnsanlara sağladığımız yaşam alanları onları mutlu edebilir, neşelendirebilir, huzur verebilir.


Yani mimarlar dünyayı değiştirebilir? Bizim düşünsel arka planımız mimariyi, mimari de insanların, toplumların yaşam tarzlarını, psikolojilerini etkileyebiliyorsa; bir kütüphane çalışanı bulunduğu mekanda mutluysa, bir bankacı iş yerinede huzurlu hissedebiliyorsa, bir çocuk okulunda yeni şeyler görüp ufkunu açabiliyorsa ve büyüdüğünde de daha iyilerini yapabilecekse, ve bir çorap söküğü gibi tüm bu durumlar birbirlerini etkileyerek genişleyeceklerse, mimar başarmış demektir. Bir kişiyi bile rahat ve mutlu hissettirebilmiş yada soru sordurup düşünmesine sebep olabilmiş ise başarmış demektir. Mimari medeniyet kuramaz evet, ama sadece bir medeniyetteki derin zihinler, düşünsel arka planlar bir mimari dil yakalayabilirler ve amaçları insan yararı olur.
 'insan'


Kendi kulelerinde yaşayan ruhsuz, sorusuz, siyah adamların uyandırılması gerek;
katılımın sağlanabilmesi gerek;
insanlara şehirlerini, çevrelerini, doğayı, ve dolayısıyla dünyayı, ve hayatı sevdirebilmek gerek;
farkındalık gerek;
soru sormak gerek;
kafa karıştırmak gerek;
seyretmeyi bırakıp yapmaya başlamak, yapıcı olmak gerek,
kavramsallaştırmak gerek, ama aynı zamanda kolay anlatabilmek gerek;
bu dünyayı güzelleştirmek gerek,
yaşamları güzelleştirmek gerek,
hayatlara dokunabilmek gerek,
herkesten olmak gerek,
mutlu olmak, mutlu edebilmek gerek...
insanileştirmek gerek..
 



28.01.15